MASAL


MASAL

Sabah serini derindeki balığı üşütmüştü
Isınmak isteyen balık biraz yukarı çıkıp ağa düşmüştü
Balıkçı insaflıydı , balığı ısıtmalıydı
Yaktı ateşi, yağı kızdırdı, balığı attı
Balık üşümüyordu artık pulları diken diken olmuyordu soğuktan
Balıkçı ne iyi insandı
Balık ne lezzetli katık...

Ali Ural

6 Ocak 2013 Pazar

"Gönen Alacaoluk Köyü ve Kar"

             Haftasonu kar gelecek kar gelecek diye diye bizi iyice şartlandırmıştı meteoroloji. Cumartesi gününü de pazar kar yağacak diye geze geze geçirmiştik. Pazar sabahı uyandığımda dışarıda kar namına herhangi bir şey görmeyince bu nasıl iş demeden edemedik. 
             Cumartesi gecesi bana göre oldukça geç yattığım halde pazar sabahı saat 7:30'da ayaktaydım. Camdan kar göremeyince interneti açıp İstanbul, Ankara kar haberi araştırdım ama daha karadeniz üzerinden hava yeni yola çıkmış vs.vs. 
             09:00 gibi Cennet ve Zeynep de uyanınca hep beraber kahvaltımızı yaptık. Biraz tv izledikten sonra saat 13:30 gibi Akçapınar tarafındaki tepelerin üzerinin de hafiften beyazladığını görünce arabaya atlayıp yola koyulduk. 
        Akçapınar'a, Çınarpınar'a oradan önce sola Atıcıoba köyüne sonra da geri dönüp soldan yukarıya Alacaoluk yoluna saptık. İşte bu hatayı yapmasak iyi olacakmış ama iş işten geçmişti. Akçapınar'da, Çınarpınar'da hatta Atıcıoba Köyünde bile damlası olmayan kar, Alacaoluk yoluna girince bir iki km gitmeden her yeri kaplamaya başlamıştı. Önce, ileriden döneriz farketmez dedik. Ama gittikçe kar kalınlaşıyor, yollar daralıyor ve dikleşiyordu. Arabayı döndürmek bir tarafa zor ilerlemeye başlamıştık. Sadece gidiyorduk ama sonu yok gibiydi. bir ara kayar gibi olduk. Durduk arabadan indik. Dışarısı çok soğuktu. Kar son hızıyla yağıyordu. Her yer bembeyazdı. İşin kötüsü yolda ne gelen vardı ne giden. -asıl amaç aslında bir kaç tane Zeynep'le kar fotosu çekinmekti- Devam etmekten başka seçeneğim yoktu. Yolda arabanın dönebileceği, manevra yapabileceği alan yoktu. İlerledikçe ne yalan söyleyeyim kokmaya başladım. Çünkü arabamda ne kar lastiği takılıydı ne de zincir vardı. Cennet'e telefonun çekip çekmediğini sordum neyse ki çekiyormuş rahatladım. Yanımızda 18 aylık Zeynep olmasa neyse. Arabada yemek için ekmek bir tarafa, içmek için gram su bile yok. Şöyle bir dolaşıp gelecektik bunlar hesapta yoktu. Kar kalınlığı 30 cm'i geçmişti. Gitmenin sonu yok gibiydi. Gittikçe dikleşen ve aşağısı iyice uçurumlaşan bir yüksekliğe doğru çıkıyorduk. Artık iyice gidemez olmuştuk bir geriye dönebilsek gerisi kolaydı. 
          Bir virajda arabayı durdurdum. Az geri çıktım. Fren ve gaz ile arabayı kaydırıp döndürdüm. Çok şükür rahatlamıştık. Derin bir oh çektik, biraz yol aldıktan sonra neşemiz tekrar geldi ve foto çekmeye devam ettik. 16:00'da Gönen'e dönmüştük. Dönüşte Akçapınar'da Çınarpınar'da ve Gönen'de yine bir damla kar yoktu. Resimlere bakıp gülüyorduk. Ama arabayı döndürene kadar hiç gülememiştik. 

                                     
        Atıcıoba Köyünden sola girince Alacaoluk Köyü ve Orman deposu yolu başlangıcı. Karlara şimdilik en yakın halimiz.

       Biraz ilerliyoruz. Çok güzel kar yağıyor.

       Her yer beyazlamış.


     Kar da daha hızlı yağıyor.

     İleride biryerlerden döneriz diye girdiğimiz Alacaoluk Köyü yolu.

      Gittikçe ağırlaşan ve daralan yollar..

       Geri dönmeyi bir tarafa bırak, ilerlemek bile zorlaşıyor.

       Kar daha hızlı ve görüş gittikçe azalıyor.

       Zor da olsa geriye döndüm..

     Hepimiz rahatlamıştık.